Başlığımız TCK'nda bir madde..
Bu maddeden yola çıkarak yaşamış olduğumuz sosyolojik sorunlara ilintili olarak bir takım açıklamalarda bulunmak istiyoruz...
Bildiğiniz üzere ticari ilişkiler insanlık tarihi kadar eskidir. Yani para icad edilmeden önce de mübadele (değiş-tokuş) usûlü ticaret vardı.
Alış-veriş insanoğlunun en temel gereksinimlerindendir. İnsan kendi emeği ile ürettiğini ihtiyacı olanlara satar ve kendi ihtiyacı olduğu hâlde üretmediğini satın alır. İnsanlar arasında bu müspet ve gerekli bir döngüdür.
Fakat sosyolojik bir vaka olarak tarih boyu en çok bu tür münasebetlerde istismar olabilmektedir. Bu nedenle, bu alandaki istismarların önü alınması için dinler ve beşerî ideolojiler bir takım yasalarla önleyici tedbirler almışlardır. Dinler ise bunun ötesinde ahlâkî kriterlerle (uyarı ve tavsiyelerle) ahirette mücazata neden olacak hususların önünü almaya çalışmışlardır. Zira bazen "işi kılıfına uydurma babında" yasalar ve hukuk da işe yaramamaktadır. Kısacası bu iş hem hukuken prosedüre bağlanmış hem toplum ahlâk ve kültürüne ilintilendirilmiş...
Ne yazık ki, bu önleyici tedbirlere rağmen aldatma, hile, yalan ve istismarlar olabilmektedir... "Kork Allah'tan korkmayandan" diye bir tabir var, adeta böyleleri için söylenmiş...
Bir takım yaşlı/bilge insanlarımız serzenişte bulunarak, "Ya evlât, dünyanın çivisi çıkmış adeta, bizim zamanımızda söz senetti! Şimdilerde ise teferruatlı bir şekilde sözleşme yapıyorsunuz, avukat nezaretinde maddeler hâlinde bunları yazıya döküyorsunuz, olmadı notere gidip sözleşmenizi tescilletip hukukî bir prosedüre bağlıyorsunuz, fakat yine sözde durmamalar, yine taahhüdlerde bir sürü eksiklikler. Günümüzde o kadar istismar yaygınlaşmış ki, artık baba oğluna, kardeş kardeşine itimat edemez olmuş."
Evet, ne yazık ki öyle..
Yüce dinimiz İslâm bize her konuda adaletli olmamız gerektiğini bildirdiği gibi ticarette de aynı hassasiyeti göstermemizi emretmektedir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "Yeryüzünde adaleti kaim kılmanız için Kûr'ân'ı ve mizanı indirdik." (Hadid:25) Görüldüğü gibi bu ayet sadece siyasî erke münhasır değil hayatın her alanını kapsayacak nitelikte umuma şamildir.
"Eksik ölçüp tartanların vay haline! Onlar, insanlardan ölçerek bir şey aldıklarında tam ölçerler. (Sadece kendi menfaatlerini gözetirler.)
Kendileri başkalarına vermek için ölçüp tarttıklarında ise haksızlık ederler. Onlar, mahşer günü diriltilip âlemlerin Rabbinin huzuruna çıkarılacaklarını akıllarına getirmiyorlar mı?(Mutaffifin:1-6)
En basit esnafından tüccarına kadar, küçük sanai kuruluşundan fabrika sahiplerine kadar, semt pazarından inşaat sektörüne kadar her kurum ve meslek dalında istismarlar ve haksız kazanç matrabazlıkları mevcut. İstismarı yapan, muhatabı üzerinden haksız kazanç sağlayan her müessese veya şahıslar başlığımızda kullandığımız "cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak" maddesinin muhatabıdır. Öyle bir zamana gelmişiz ki, kul hakkı ihlâlleri ve haram lokma hususunda insanların büyük çoğunluğu hassasiyet sahibi değil ne yazık ki..
Elbette insanın adil olamaması nefsine ve şeytana yenik düşmesinden kaynaklanmaktadır. Bakınız insanın kendisinin ve ailesinin menfaat ve maslahatı için yaşaması gayet doğaldır. Ancak bunun ön koşulu ise kişi kendisinin ve ailesinin menfaat ve kazancını düşünürken başkalarının hak ve hukukuna tecavüz etmemesi gerekir. Eğer nefsine ve şeytana uyup böyle bir şey yapacak olursa büyük bir cürüm işlemiş olmaktadır. Bu nedenledir ki, kişi her hangi bir iş ve müessese üzerinden bu cürmü işlerse o iş onun kazanç teknesi olmaktan çıkar cürüm işleme müessesesine dönüşür. Bu sebeple ceza kanunundaki karşılığı, "cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak" olmaktadır.
Hem Yüce Rabbimiz nezdinde, hem insaniyet namına böyle bir durum ve yapının meşruiyeti olamaz.
Ticaretin meşru olması hakka, hukuka ve bu minvâlde belirlenmiş olan kurallara riayeti zorunlu kılmaktadır. Ayrıca ticarette ahlâkî anlamda belirleyici kriter karşılıklı rızaiyet, karşılıklı memnuniyettir. Bir tarafın memnuniyetsizliği yapılan ticaretin meşruiyetini zedeler. Her türlü ticarette bu hassasiyet mutlaka gözetilmelidir. Sevgili Peygamberimiz ne güzel buyurmuş: "Mallarınızı olduğundan farklı göstermeyin. Aldatan, yalan söyleyen bizden değildir. Dürüst esnaf cennette benim komşum olaraktır."
Bildiğiniz üzere Allah Resûlü'nün en belirgin özelliği "emin" oluşuydu. Bu vasfı risalet döneminden önce de vardı. Böyle bir peygamberin biz ümmetinin de böyle özelliğe sahip olmasını istemesi gayet doğaldır. Zaten Yüce Rabbimiz, "Allah Resûlü'nde sizin için örnekler vardır." (Ahzab:21) diye buyurması bu "rol-model" amaca mebnidir. Her bir Müslüman güvenilir ve emin olmak zorundadır. Ticaretinde vicdansız davranan kişiler emin ve güvenilir özelliklerini yitirmekle birlikte (hadis-i şerifte buyrulduğu üzere) Müslümanlık vasıflarını da kaybetmektedirler.
Üstün meziyetli bir karaktere ulaşmamış, insafı, ahlâkı ve vicdanı olmayan, kişilik yitimi yaşayan nasıl Müslüman olsun ki? Yaptığı ticarette muhatabını binbir yalanla aldatan, verdiği sözde durmayan ve bütün bu yaptıkları aldatmaları uyanıklık ve meziyet sayan, yaptığı hinliklerden asla pişmanlık duymayan ve hatta bunlarla övünen nasıl Müslüman olsun ki? Vicdan yitimi, kişilik ve aidiyet yitimi bu olsa gerek!
Günümüz itibariyle gelinen nokta hiç de iç açıcı değil, toplumumuz ne hâle gelmiş. İvedilikle bir ıslah projesine, ıslah mekanizmasına ihtiyacımız var. Mevcut cezaî yasalar yeterli değil ve caydırıcı olmuyorlar. Şu bir gerçek ki, toplumumuzda büyük bir ahlâkî erozyon yaşanıyor. Menfaat, çıkarcılık,
vicdansızlık, yalan ve aldatma hep ön plânda. Hak, hukuk, hakkaniyet, helâl-haram hassasiyeti hak getire..
Hatırlayalım, Merhum Erbakan Hocamız kırk küsur yıllık siyasî hayatı boyunca kullanmış olduğu üç büyük slogandan ilki, "önce ahlâk ve maneviyat" idi.
Evet; elzem ve ivedilikle bizim buna ihtiyacımız var. Eğitim formasyonumuzu yeniden gözden geçirmeliyiz. Toplumumuz büyük bir felâkete sürükleniyor. 83 milyon nüfuslu bir ülkede 50 milyonun üzerinde dava dosyası olması bir felâketin habercisi değil mi? Toplumumuzun topyekûn bir ıslaha, çok yönlü ve uzun soluklu bir tecdide ihtiyacı var. Zararın neresinden dönüşürse kârdır...
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.