Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin tarihin en kanlı imparatorluklarından biri olan Amerika tarafından öldürülmesi siyasi zeminlerin en çok tartışılan konusu oldu. Öncelikle olayı doğru anlayalım. Kasım Süleymani kimdir?
Biz onu Siyonist cihatçı örgütlerin ele geçirmek üzere olduğu Irak’ı ve Suriye’yi kurtaran ana kişi olmasıyla tanıdık. Onun Irak’ta ve Suriye’de halkı ve masumları katlettiği ile ilgili söylentiler birtakım mezhepçi çevrelerin ve dış güçlerin kara propagandasından ibaret. O namusuna, malına, canına kast edilen Kürtlerin, Türklerin, Arapların, Şiilerin ve Sünnilerin maruz kaldığı çetelerin zulmünü sona erdirdi. Suriye’deki tekfirci teröristler temizlenince “Amerika’nın bölgedeki elini kopardık. Ama bu yetmez. Kafasını da koparacağız” diyen Kasım Süleymani’dir. Aynı odaklar benzer ithamları Türkiye’ye karşı da yapıyor. PKK ile mücadele eden Türkiye’ye yönelik olarak “Türkiye Kürtleri öldürüyor” propagandası yapılıyor. Ama gerçekte Türkiye ayrılıkçı ve Amerika’yla içli dışlı bir örgüt ile mücadele ediyor. Aynı durum Suriye için de geçerli. Suriye’de katlediliyor denilen selefi-cihadist Nusra, İŞID vb. birçok örgüt Amerika-İsrail’in maşalarından başka bir şey değil. Bu örgütlerin Sünni olması haklı ve doğru olduklarını göstermiyor.
Kasım Süleymani İran için olduğu kadar Amerika, İsrail için de çok ama çok önemli bir kişiydi. Dolayısıyla bu cinayet sıradan bir olay değildir. Dünya yeni bir siyasi denklemin içindedir. Bu denklemin üç ana tarafı vardır. Siyonist-emperyalist saldırganlar, bu saldırganlara karşı çıkanlar ve kararsız oportünistler. Aslında hemen herkes olayı böyle okumaktadır. Ama Türkiye’deki bir kısım dindar camia ısrarla Amerikan ve İsrail penceresine simetrik bir tutum takınmaktadır. Bu kesim Kasım Süleymani’nin şehit edilmesine sevinmekte ve onun hakkında Amerika ve İsrail’e söylemedikleri ağır ithamlarda bulunmaktadır. Bu öfkenin sebebini iyi anlamak gerekir. Bir kişinin Şii ve İranlı olması ona öfke ve kin duymak için yeterli bir sebep midir? Suriye-Arap Baharı sürecinde Amerikan-İngiliz-Suud kaynaklı delilsiz, tahrik edici, ajitatif haberleri merkeze alarak düşmanlık üretmek ne derece doğrudur? Tarihsel ihtilafların gölgesinde bugünü yorumlayarak asabiyet üretmek ne derece gerçekçidir? "Cennete giden yol İran’dan geçse oraya gitmem” diyen Fetullah Gülen ile aynı noktada buluşmak doğru mudur?
İşin tuhaf kısmı şu. Türkiyeli dindarların sevdikleri kişiler de onlar gibi düşünmüyor. Örneğin Türkiye dindarları Filistin direnişini ve önderlerini sever. Filistinli Sünni önderler Kasım Süleymani için hem taziyelerini bildirdi hem de cenaze törenine gitti. İsmail Haniyye, Ziyad Nehale, Üsame Hamdan, Salih Aruri cenaze törenindeydi. Bakın Filistin’in-Kudüs’ün önderlerinin, Kudüs ordusunun komutanı Süleymani’nin şehadetine tepkisi nasıl oldu.
İsmail Heniyye (Hamas Siyasi Büro Başkanı): “Kasım Süleymani Kudüs şehididir, ömrünü Filistin direnişini desteklemeye adadı.”
Mahmud el-Zahar (Gazze Şeridi'ndeki Hamas lideri): “Şehit Süleymani’nin Filistin’e hizmeti, insanların tahminlerinin de ötesindedir.”
Filistin Kassam Tugayları: “Süleymani mert ve yiğit bir dosttu.”
Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar: “Süleymani bizi aradı ve; Kudüs için ve Kudüs’ün Filistin’in ebedi başkenti olması için İran’ın, Devim muhafızlarının ve Kudüs Gücünün tüm imkânlarının emrimizde olduğunu söyledi. Bunun karşılığında hiçbir şart ileri sürmedi, hiçbir şey talep etmedi ve hiçbir yönlendirmede bulunmadı. ”
Zihad Nehale (Filistin İslami Cihad hareketin genel sekreteri): “Mermisinden füzesine kadar ne ihtiyacımız varsa İran bize veriyor.”
Türkiyeli dindarların sevdiği Malezya lideri Mahathir Muhammed te Süleymani’ye sahip çıktı: “Bu eylem ahlaksız ve hukuksuzdur”
İşin ilginç kısmı İran ve Süleymani konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türkiyeli ana akım dindar kesimin takındığı öfkeli ve kindar tavrı göstermedi: "Süleymani kendini ispatlamış biriydi. Bu iş burada bitmeyecektir, bunun muhakkak bir takip eden süreci de olacaktır. Hamaney'in yapmış olduğu açıklamayı kenara atamayız."
Türkiyeli Müslümanlar Trump’ı, Netenyahu’yu, İngiltere’yi vb. sevmezler. Peki, bunlar Süleymani hakkında ne düşünüyor?
Trump: “Emri ben verdim. Bölgedeki birçok Amerikan askerinin öldürülmesinin baş sebebi bu terörist idi.” Trump Kudüs’e büyükelçiliği taşıyınca Kasım Süleymani “Kudüs İslam’ın ve ümmetindir. İsrail’in yeri cehennemin dibidir.” diyor. Trump ise Erdoğan’ın Süleymani' hakkındaki sözlerine şaşırdım diyor.
Netenyahu, “Trump, Süleymani konusunda, hızlı, cesur ve kararlı bir şekilde hareket ettiği için tebrik edilmeli. İsrail tamamen ABD'nin yanındadır.”
Liberman (Eski dışişleri bakanı): “Bizim üç büyük düşmanımız var. Bir İran, iki İran, üç İran. İran Yemen'de karşımıza çıkıyor, Filistin'de çıkıyor, Lübnan'da çıkıyor, Irak'ta çıkıyor, Suriye'de çıkıyor. Bütün bunları da organize eden dünyanın en tehlikeli adamı Kasım Süleymani'dir.”
İngiltere Dışişleri Bakanı D. Raab: “ Bu ceza nefsi müdafaadır, destekliyoruz. Gerekirse her türlü desteği veririz.”
Direniş ekseninin dostlarının tavrı zaten tahmin edilebilir. Yemen, Lübnan, Mukteda Es-Sadr, Ayetullah Sistani, Abdulmelik el- Husi ve Hizbullah, İran’a ve Irak’a koşulsuz destek açıklamaları yaptılar. Çin ve Rusya Amerikan politikalarını eleştiren açıklamalar yaptılar.
*
Bir noktayı daha açıklığa kavuşturmakta fayda var. Her ülkenin olduğu gibi İran’ın da dış politikası eleştirilebilir. Ama eleştirinin akla ve gerçeğe uygun olması gerekir. Piyasada montaj videolarla, sahte resimlerle, çarpıtılmış fotoğraflarla mezhepçi ve tahrik edici bir dilin dolaştığına şahit oluyoruz. Muhtemelen İran’da da Türkiye ve Sünnilik karşıtı benzeri manipülatif çarpıtmalar yapılıyordur. Örneğin ABD ile İran’ın gizlice anlaştığı ve dost oldukları ile ilgili traji-komik, anlamsız yazılar ve görseller kol geziyor. Gerekçeleri de Amerika ve İran’ın savaşıyormuş gibi yaparak taraftar toplamaları. Tamam da aynı eleştiri herkese yapılabilir. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İsrail gizlice anlaştı. Mavi Marmara, Büyükelçinin geri çağrılması ve One Minute olayı aslında kurguydu. Erdoğan İsrail karşıtlığıyla oy topluyor. Aslında İsrail ile kankalar denilse doğru olur mu? Tabii ki olmaz. Aynı şekilde aslında Hz. Muhammed ile Ebu Cehil aslında (haşa) dosttu. Ya da Firavun ile Hz. Musa da (haşa) dosttu. Taraftar toplamak için düşmanmış gibi yapıyorlardı vb. ifadeler ne derece mantıklı? İran’ın hiç hatası yok mudur? Elbette vardır. Ama ortada bir gerçek var. 40 yıldır Türkiye’nin Rahip Branson olayında yaşadığı yaptırımların 1000 katına maruz kalan, ticaretinden dolayı kazandığı yüzlerce milyar dolarına el konulmuş, yıkılması için onlarca operasyona maruz bırakılmış, Irak ile 8 yıl savaştırılmış bir ülke var. Ve her türlü saldırıya karşı Amerikan emperyalizmine boyun eğmeyen, İsrail’i tanımayan ve İsrail’e karşı savaşan tüm yapılara destek olan bir ülke var. Bu gerçeği de görmek gerekir. Yani aslında Türkiye’nin bağımsız duruşuna zarar vermek için hain darbe girişimini, Gezi provokasyonunu, Halkbank operasyonunu organize eden eller ile İran’a çöreklenmek isteyen ellerin aynı eller olduğunu görmemiz gerekir.
İran karşı saldırı ile Amerikan üslerini vurduğunda Türkiyeli bir kısım dindar camia saldırıyı hafife alan yaklaşım gösterdi. İran 80 Amerikan askerini öldürdük, Amerika ise ölümüz yok dedi. Bizim din-i-dar camia Amerikan iddiasın doğru kabul etti. İran’ın değil Amerika’nın açıklamasını doğru kabul etmek nasıl bir psikolojinin sonucudur acaba? Yalın gerçek şu. Tarihte ilk defa bir Amerikan üssü vuruluyor. Yarın Amerikan askerlerinin öldüğü ortaya çıksa aynı kesimler belki de “ ama hiç komutan ölmedi” diyecekler. Bakın aynı tutumu Türkiye’de S-400’ler konusunda gösteren Amerikancı bir yaklaşım var. Bu kesimler S-400’ler gelmeden önce gelemez diyorlardı. Gelince aktif hale getirilemez diyorlardı. Aktif hale getirileceği anlaşılınca şimdi de bunları kullanamaz vb. diyorlar. Yani Amerikancı mantık tevil ve tahrif ustasıdır. İran’ın Amerikan üslerini vurmasını oyun, kurgu, ağır cevap veremedi gibi gerekçelerle küçümseyenlere sormak lazım. Muavemet gemimiz batırıldığında, askerimizin başına çuval geçirildiğinde, darbelerde ve 15 Temmuz hain girişiminde Amerika ve Amerikan üsleri ile ilgili olarak ne yapılmalıydı?
Bir başka nokta da şudur. Birtakım mezhepçi ve ayrılıkçı Şiilerin sapık görüşlerini tüm Şii camiaya genellemek te doğru değildir. İran’da şu an etkin olan mevcut dini önderler Sünnilerin kutsallarına hakaret etmeyi haram saymışlardır. Doğru olan da budur. Aynı mezhepçi ve ayrılıkçı anlayışlar bizde de yani Sünni camiada da vardır. İngiliz Şiileri Şiiliği temsil etmediği gibi, Amerikancı Sünnilik te gerçek Sünniliği temsil etmez. IŞİD Sünniliği mi temsil ediyor? Elbette ki hayır. Suimisalden misal olmayacağını bilmemiz gerekir.
Zalimi zalime musallat ettik ayetini paylaşarak mutlu olanlar var. Bu kişiler ciddi bir yanılgı yaşıyor. Yarın Amerika, Türkiyeli bir lideri (Allah korusun) öldürse illa ki bir kısım gafiller aynı ayeti kullanabilir. Bir Müslüman mezhebi, ülkesi ne olursa olsun Amerikan bombalarının altına ayet – hadis ekleyebilir mi? Saddam şüphesiz bir zalimdi. Ancak biz Saddam’ın Amerika tarafından derdest edilmesine ve Irak’ın işgal edilmesine de sevinmedik. Allah zalimi zalime musallat etti demedik. Çünkü biliyorduk ki onun Amerikan işgaliyle öldürülmesi Irak'a daha büyük bir yıkım getirecekti. Ve maalesef öyle de oldu. Arap Baharı sürecinde itiraz ettiğimiz temel noktalardan biri de bir kısım muhalifin Amerika ve Siyonizm’in kucağına sığınmaları ve onları ülkelerine davet etmeleriydi. Hz. Peygamber’in mücadele metodunda İran kisrasıyla ya da Bizans İmparatoruyla flört etmek, toplantılar yapmak var mıydı? Emperyal güçler Suriye’nin, Türkiye’nin, İran’ın dostu olur mu? Firavunlar ne zaman imana geldi?
Temel mesele şudur: Firavunu doğru tespit etmezseniz ona hizmet edersiniz.
Sormak gerek.
Ama biz ne yapıyoruz bizim gibi düşünmeyenlere şiddetli, kâfirlere karşı merhametli davranıyoruz. Dindar kesimlerin değer verdiği Esad Coşan Hocaefendi bir konuşmasında şöyle diyor: “Batılılar korkuyor, çekiniyor, istemiyor, sevmiyor diye niçin İran'ı dışlayalım, defterden silelim? ... Batı'nın çirkin iftiralarına aldanmayalım, iğrenç politikalarına kanmayalım. Onlar bizi birbirimize düşürüp kırdırmak; sonra da bakıp gülmek, alay etmek, kendi sömürüsünü devam ettirmek istiyor.”
Bölgedeki Amerikan üslerine iki kelam etmeyip, İran’a düşmanlık üretmek ne derece doğrudur? Kasım Süleymani’nin Şii ya da İranlı olması ne olumlu bir özelliktir ne de olumsuz. Önemli olan bölgede Amerikan saldırganlığına karşı mücadele etmesidir. Benzer şekilde Çeçenistan’da Rus işgaline karşı direnen birçok kahraman, selefi-cihadi mantığa yakındır. Ama onların bu özelliği mücahit ve direnişçi oldukları gerçeğini değiştirmez. Önemli olan emperyalist saldırganlığa karşı direniyor olmalarıdır. Venezuela lideri Maduro Müslüman bile değildir. Ama Amerikan emperyalizmine karşı direnen onurlu bir sosyalisttir. Meselenin özü hangi safta yer aldığımız ile ilgilidir.
Mezhebi, ırki ve ulusal hassasiyetlerimizi evrensel değerlerimizin ve ümmet şuurumuzun önüne geçirmemeliyiz. Türkiye’deki Şia ve İran düşmanlığı, İran’daki Sünni ve Türkiye düşmanlığı kadar tehlikelidir. Ve aynı el bu iki büyük gücü birbirine karşı tahrik etmektedir. Oysa İran ve Türkiye'nin Şii ve Sünni dünyasına önderlik yaparak birlik ve Vahdet içerisinde Amerikan emperyalizmine karşı mücadele etmesi gerekir.
Bir adım ileriye giderek şunu da söyleyebiliriz. Dini, dili, ırkı ve ülkesi ne olursa olsun küresel Siyonist çetelere karşı mücadele eden herkesle stratejik ittifak yapılmalıdır.
Stratejik derinlik Amerikan çıkarlarında, Amerika’nın bombalarında, Amerikalıların organize ettiği toplantılarda, Amerika’nın düşmanlarına düşmanlık yapmakta değildir. Stratejik derinlik insani erdemler ve İslami değerler uğrunda onurlu ve bağımsız mücadele ile mümkündür. Stratejik derinlik küresel kuşatmalara karşı küresel bir direniş göstermekle mümkündür.
Selam ile…
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak İslami Analiz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İslami Analiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İslami Analiz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İslami Analiz değil haberi geçen ajanstır.